Huzur-a Sohbet

İki Kelimeyi Biraraya Getirip Sohbet Etmeye Ne Dersin ?
Hayal

Venedik'te kayıklara binip o güzelliğin arasında huzur bulmak gibi bir hayalim var.
31 Aralık 2015 Perşembe
Yılın son yazısı olsun
Tabiki ne kadar ufak olsa da bi yılbaşı partimiz var. Önce yemeğimizi bi yiyelim de. 2016 yılı bu yıldan daha iyi olmasını umarım. Ulan önümde ki yılda gitmediğim gezmediğim diğer ülkelere gitmeyi isterim.
2015'in son günü
Evet bu yılın da son gününe çıkageldik. Şuan çok güzel bir ortamda yazıyorum bunu. Sağımdaki pencereden dışarı bakınca yağan karı izliyorum arka fonda Halil Sezai den Kaçak şarkısı çalıyor, tam bir huzur ortamı oluştu.
Bugünü güzel geçirecez kendimizce planlar yaptık. İki tane misafirimiz var sabahtan beri temizlik yapıyoruz evde misafirlere ayıp olmasın diye. Banyo lavobosunu tel le fırçaladım yani o derece. Sakin ama güzel bir akşam geçirecez bakalım. Şu hayatta en çok eğlendiğim insanların yanımda olmasını onlarla beraber eğlenerek girmeyi ama hepsinin bir anda aynı yerde bizim küçük odada olmasını (yerlere yan yana oturursak en fazla 10 kişi alır) orda böyle samimi bi ortamda muhabbet sohbet içerisinde eğlenerek yılbaşı kutlamayı isterdim ama hepsini bir araya getirmek imkansız tabiki. Olsun ben onu da hayalimde yaparım nolacak ki gece yatarken hayalini kurarım sızmadan önce güzel şeyler düşünmüş olurum.
Güzel bi kar yağıyor, bir yerden duymuştum "Kar'sız yılbaşı mı olur?" diye. Kesinlikle katılıyorum, sabah uyandığında milli piyango biletinin sonucuna bakmak için bakkala giderken o beyaz güzelliğin üstüne basmalısın. Hiç basılmamış, tüm temizliğiyle duran karların üstünde kendi izini yaparak gitmeli o bakkala.
Bugünü güzel geçirecez kendimizce planlar yaptık. İki tane misafirimiz var sabahtan beri temizlik yapıyoruz evde misafirlere ayıp olmasın diye. Banyo lavobosunu tel le fırçaladım yani o derece. Sakin ama güzel bir akşam geçirecez bakalım. Şu hayatta en çok eğlendiğim insanların yanımda olmasını onlarla beraber eğlenerek girmeyi ama hepsinin bir anda aynı yerde bizim küçük odada olmasını (yerlere yan yana oturursak en fazla 10 kişi alır) orda böyle samimi bi ortamda muhabbet sohbet içerisinde eğlenerek yılbaşı kutlamayı isterdim ama hepsini bir araya getirmek imkansız tabiki. Olsun ben onu da hayalimde yaparım nolacak ki gece yatarken hayalini kurarım sızmadan önce güzel şeyler düşünmüş olurum.
Güzel bi kar yağıyor, bir yerden duymuştum "Kar'sız yılbaşı mı olur?" diye. Kesinlikle katılıyorum, sabah uyandığında milli piyango biletinin sonucuna bakmak için bakkala giderken o beyaz güzelliğin üstüne basmalısın. Hiç basılmamış, tüm temizliğiyle duran karların üstünde kendi izini yaparak gitmeli o bakkala.
30 Aralık 2015 Çarşamba
4 mü nerden geliyor?
İnsanlar hep bir totem yapmak ister ya hani. İşte uğurlu küpem, şanslı kalemin, şans getiren bilekliğim , tokam , sayım derken bende bi totem yapmak istedim. Futbolcuların hayatlarını okurdum araştırırdım, hepsinin forma numarasında bir anlam vardı nerdeyse. Örn: Thierry Henry 14 numara giyerdi çünkü 1+4=5, oğlunu 5 yaşındayken kaybetmiş her maça çıkmadan forma numarasını öper çıkarmış. Bu tarz forma numarası totemleri basketbolcu, voleybolcu derken herkeste olur nerdeyse.
Benimde Ankara Demir Spor da ilk resmi maçımdı. Sezonun ilk maçı grubun iddalı takımlarından Gölbaşı Belediye Spor maçında hoca beni de oynatıyor ve forma numaram 4 nuamaraydı. Sonra hep 4 numara giydim, ordan da bi totem oldu bana.
O maçı hatırladıkça mutlu olurum unutamadığım maçlardan birisidir. Aklımda kalan iki pozisyon var zaten. Birisi tam çizginin üstünde son anda bizim kale de kurtardığım goldü. Çok dikkatimi çekmişti ayağım tam çizginin üstündeydi yani saniyelerle kalemizde gol olabilirdi. Diğeri ise baya komik;
Kaleci topu degaj yaptı öğlen saatleri tabi güneş tepede. Topa bakacam derken gözüm kamaştı ortalık karardı bi an, bi yandan da rakibi önüme almışım onu tutmam lazım. Benim gözler kamaşıp ortalık karışınca elimi öylesine attım adamı tuttum. Kafamı kaldırdım top kaleciye gitmiş işte rakip geldi yanıma ; kardeş biraz daha yavaş ol ya şortu indirdin anasını satayım dedi. Meğersem etraf karardığında adamın şortundan tutmuşum :)
Benimde Ankara Demir Spor da ilk resmi maçımdı. Sezonun ilk maçı grubun iddalı takımlarından Gölbaşı Belediye Spor maçında hoca beni de oynatıyor ve forma numaram 4 nuamaraydı. Sonra hep 4 numara giydim, ordan da bi totem oldu bana.
O maçı hatırladıkça mutlu olurum unutamadığım maçlardan birisidir. Aklımda kalan iki pozisyon var zaten. Birisi tam çizginin üstünde son anda bizim kale de kurtardığım goldü. Çok dikkatimi çekmişti ayağım tam çizginin üstündeydi yani saniyelerle kalemizde gol olabilirdi. Diğeri ise baya komik;
Kaleci topu degaj yaptı öğlen saatleri tabi güneş tepede. Topa bakacam derken gözüm kamaştı ortalık karardı bi an, bi yandan da rakibi önüme almışım onu tutmam lazım. Benim gözler kamaşıp ortalık karışınca elimi öylesine attım adamı tuttum. Kafamı kaldırdım top kaleciye gitmiş işte rakip geldi yanıma ; kardeş biraz daha yavaş ol ya şortu indirdin anasını satayım dedi. Meğersem etraf karardığında adamın şortundan tutmuşum :)
Kırık oklava..
Birgün Ankaradayım yine, dişimle ilgili bi sıkıntı var gidip kontrol ettirecem fazla bişey olacağını sanmıyordum. Topraklık Diş Hastanesine gidecem Kurtuluş un orda, bide Hatice diye arkadaşım var (Namı değer Renkli göz) çok güzel gözleri var kendisi de çok şeker bir insan yani sonuna kadar güüvenebileceğim her zaman yanımda olan teee ilköğretimden tanıdığım bir arkadaşım. Onunla da buluşacaktık Ankara Üniversitesinde okuyor kendisi fakülte de orda işte. Orda baya meşhur kendine özgü tatları olan kırık oklava diye bi mekan var gözleme yapıyor. Benimde canım nasıl çekmişti oysa ki, Haticeyle gidip yiyecektik işte. Dişçiye gittim, dolgu yapacaz dedi. Dişime dolgu yaptı 2-3 saat bişey yiyip içme dedi ve ben 15 dk sonra Haticeyle buluşacam. O gün o gözlemeyi de yiyemedim, ama Haticeyle güzel bir günümüz olmuştu baya gezmiştik. Bu arada Kırık Oklava denen mekan Cebeci Stadyumunun tam arkasındaydı. Cebeci stadyumu; Ankara Demir Spor da oynarken 25-30 lira için Profesyonel takımın top toplayıcılığını yapmaya gittiğimiz staddı. Güzel günlerdi.
Kırık olava böylece içimde bi ukte kaldı ama gidip yiyecem onu.
Kırık olava böylece içimde bi ukte kaldı ama gidip yiyecem onu.
Ya olursa
Yine futbol hatıraları.
Küçükken sokakta, okul bahçesinde, halı sahada, arka bahçede falan nerde top oynarsam oynayayım tek düşüncem vardı, birisi bir yerden beni izliyor ve beni keşfedecek. Ben güzel oynayacam ve gelip beni bulacak keşfecek futbolcu olacam. Evin önünde sokakta tek başıma top sektirsem bile bunu düşünürdüm ben ya, birisi keşfedecek beni.
İlkokula gitmiyordum daha, bizim mahallede ki ilkokulun bahçesinde hafta sonu okul takımının antremanı olurdu. Adamlar belki 7 ye belki 8 e gidiyor ben daha okula başlamamışım, giderdim okulda oturur izlerdim onu. Güneşin altında bıkmadan usanmadan izlerdim onları. Birgün sahanın kenarında ki basketbol potasının altında oturuyorum bi ümitle bekliyorum; olur da birisi sakatlanırsa bişey olursa belki hoca bir oyuncuya ihtiyacı olursa etrafına bakar kimse yok beni çağırır gel oyna diye. Bunun hayaliyle beklerdim orda. Bide hazır giderdim şortum ayakkabılarım falan. Öyle saatlerce oturuyordum izliyordum, doğal olarak hoca almıyordu beni oyuna ama bana onun ümidi yetiyordu, ya girersem ya oynarsam hoca beğenirse beni diye.
Küçükken sokakta, okul bahçesinde, halı sahada, arka bahçede falan nerde top oynarsam oynayayım tek düşüncem vardı, birisi bir yerden beni izliyor ve beni keşfedecek. Ben güzel oynayacam ve gelip beni bulacak keşfecek futbolcu olacam. Evin önünde sokakta tek başıma top sektirsem bile bunu düşünürdüm ben ya, birisi keşfedecek beni.
İlkokula gitmiyordum daha, bizim mahallede ki ilkokulun bahçesinde hafta sonu okul takımının antremanı olurdu. Adamlar belki 7 ye belki 8 e gidiyor ben daha okula başlamamışım, giderdim okulda oturur izlerdim onu. Güneşin altında bıkmadan usanmadan izlerdim onları. Birgün sahanın kenarında ki basketbol potasının altında oturuyorum bi ümitle bekliyorum; olur da birisi sakatlanırsa bişey olursa belki hoca bir oyuncuya ihtiyacı olursa etrafına bakar kimse yok beni çağırır gel oyna diye. Bunun hayaliyle beklerdim orda. Bide hazır giderdim şortum ayakkabılarım falan. Öyle saatlerce oturuyordum izliyordum, doğal olarak hoca almıyordu beni oyuna ama bana onun ümidi yetiyordu, ya girersem ya oynarsam hoca beğenirse beni diye.
Zenginiz albayım
Artık zengin sayılırız be. O kötü günleri atlattık ya bide ben artık öğrenim kredisi alıyorum oohh her ayın 6 sında para yatacak.. Artık sıkıntı çekmeyiz gibi geliyor bana.
Oysa bir sene önce Ahmet beni uyarmıştı. Oğlum gel bu sene al şu öğrenim kredisini diye. Bende şuan bi sıkıntı yok babaannem de para gönderecek seneye de 3-4 ay idare ederiz dediydim. Lafını dinleyip alsaydım öğrenim kredisini. Tabi babaannem cimrilik yapmayıp her ay bi sıkıntısı çıkmasaydı belki böyle de olmazdı. Ama artık geride kaldı artık bizde zenginiz albayım..
Oysa bir sene önce Ahmet beni uyarmıştı. Oğlum gel bu sene al şu öğrenim kredisini diye. Bende şuan bi sıkıntı yok babaannem de para gönderecek seneye de 3-4 ay idare ederiz dediydim. Lafını dinleyip alsaydım öğrenim kredisini. Tabi babaannem cimrilik yapmayıp her ay bi sıkıntısı çıkmasaydı belki böyle de olmazdı. Ama artık geride kaldı artık bizde zenginiz albayım..
28 Aralık 2015 Pazartesi
Kitap okudum ve bugün de bitti
Kitap okumak muhteşem bişey ve harika bağımlılık yapıyor. Ankara'dan getirdiğim kitaplarımı okudum. Okuduğum kitaplar bitmesin diye parça parça okuyorum hemen bitmesin istiyorum. Yatağımla odamda ki kanepe yan yana sayılır arada ince uzun bi halı var tam o halı hizzasında kalorifer peteği var. O peteğin üstünde bir kitap olmazsa rahatsız oluyorum. Sabah kalktığımda yada öğlen yada akşamın bir saatinde yada gece yatmadan kanepeye oturup okumam lazım.. Güzel bişey. Farklı bir dünya, içine alıyor seni..
Sinekli Bakkal'a başladım, kitaplığımda okumadığım tek kitap o kalmıştı.
Sinekli Bakkal'a başladım, kitaplığımda okumadığım tek kitap o kalmıştı.
Erkek kardeş abiye özenir
3 erkek kardeşin en küçüğü olarak neler yaşadığım bilinmez. Çünkü çok avantajları da var çok kötü yanları da var. İki abi birisi askeri lise okumuş ast subay diğeri 20 yıl berabersin aynı odada yaşamışsın ne saklayıp ne gizleyip ne yapabileceksin ki. Ama hep söylerim abilerim olmasaydı şuan cahil cahil gezen dünyadan habersiz serseri bir "Sincanlı" olabilirdim.
Özgür abimdi idolüm. Hep onu örnek alırdım, giydiği ayakkabıdan oturup kalkmasından yürümesinden, oyun havası oynamasından, konuşmasından, yemek yemesine kadar. Çünkü düşünsenize dünyaya gözünü açıyorsun aklına ilk gelen abinle aynı odadasın. Ben Özgür abimle yaklaşık 19-20 yıl aynı odada yaşadım. Ben nasıl bu adamın kaldırdığı yere adım atmayayım. Muharrem abim küçük yaşta evden uzaklaşıp askeri liseyi kazanıp gittiğinden onunla olan hatırladığım anılarım sayılıdır. O yüzden Özgür abim oldu hep özendiğim insan. Ama şuda bir gerçek benim için iki abim de ne derse o olur. Üstüne tartışmam asla aksini düşünmem. Ama Muharrem abim ne derse ikimiz içinde o olur. En büyük olunca sözün dinlenir, çünkü hiçbir zaman kötülüğünü istemez emin olun..
Özgür abimdi idolüm. Hep onu örnek alırdım, giydiği ayakkabıdan oturup kalkmasından yürümesinden, oyun havası oynamasından, konuşmasından, yemek yemesine kadar. Çünkü düşünsenize dünyaya gözünü açıyorsun aklına ilk gelen abinle aynı odadasın. Ben Özgür abimle yaklaşık 19-20 yıl aynı odada yaşadım. Ben nasıl bu adamın kaldırdığı yere adım atmayayım. Muharrem abim küçük yaşta evden uzaklaşıp askeri liseyi kazanıp gittiğinden onunla olan hatırladığım anılarım sayılıdır. O yüzden Özgür abim oldu hep özendiğim insan. Ama şuda bir gerçek benim için iki abim de ne derse o olur. Üstüne tartışmam asla aksini düşünmem. Ama Muharrem abim ne derse ikimiz içinde o olur. En büyük olunca sözün dinlenir, çünkü hiçbir zaman kötülüğünü istemez emin olun..
Bir Siyah İnci Vak'ası
Kütog ( Karabük Üniversitesi Toplum Gönüllüleri) ekibine girdim. Sonra anladım ki çok büyük birşeymiş her üniversite de var falan. Ekibin mektup arkadaşlığı projesi vardı. Kırıkkale ekibiyle rumuzlarla kimse kimse bilmeden karşı cinslerle kurada çıkan kişiyle mektuplaşıyor sonra Ankara'da buluşulup tanışılacak. Ben bu projenin sonlarında dahil oldum rumuzum klasik : Delikadir yani. Oysa sosyal medyada ki tüm hesaplarımda da böyledir. İlk mektup karşıdan geldi rumuz : Siyah İnci. Ben çok heyecanlıyım böyle bi mutluluk var içimde mektubu aldım yurda gittim. Sefa gelmiş bizim odaya Ramazan'la ikisi pes oynuyor bende yatağıma uzandım belki 4-5 kez okudum mektubu. Çok hoşuma gitti. 1 hafta sonra da biz gönderecez. Ben oturdum yarım saatte biter diye düşündüğüm mektupu 2-3 saate bitirdim. 2 sayfa yazdım arkalı önlü bakarsan 4 oluyor. Tutamadım kendimi napayım içim dolu anlatmak istiyorum konuşmak istiyorum, yazdım da yazdım.. Yazım kötü tabi korkuyorum okuyamazsa diye. Aldığım zarf bildiğiniz kırtasiye deposu kokuyor. Mektubu hazırladım dedim ki parfüm sıkayım kokusu gitsin. Onuda yakından sıkınca kağıtta iz yaptı. Neyse toplantıya gittim hemen altlara koydum mektubu. Mektuplar gitti. Sonra haber geldi proje bitmiş. Buluşma ayarlanacakmış. Hevesim kursağımda kaldı benim bi üzüldüm falan. Neyse biz Ramazan ben Ömer (Namı değer Bıyıksız) ayarladık Koca Yanak'ın yanına Bursa'da ki bahar şenliklerine gidecez. Gittik 1 hafta ordayız. Son gün beni aradılar Ankara'ya gideceez buluşmaya gelecek misin diye dedim ki ben Bursa'dayım gelemem. Buluşmaya da gidemedim hepten içimde kaldı mı. Yazdığım mektup hakkında ki görüşünü almak istiyorum gerçekten çok merak ediyorum tanışmak istiyorum. Ama ümidim kalmadı yani olmayacak artık. Neyse dönem sonuna doğru Özge diye bi arkadaş tanıyormuş o bi şekilde Kırıkkale de ki yetkiliden numarasını aldı falan mesaj attım öyle tanıştık. Benim içimde heyecanlar falan derken birgün ayarladık yüzyüze görüşecez. Ben o sırada yazın çalışmak için iş arıyorum ama hiçbir yerden dönüş olmuyor. En son dedim ki işe giremeyecem galiba. O gün hicretle buluştuk dediği gibi Simsiyah bir İnci. Çok güzel çok tatlı bir kadın. Beraber bende ki heyecanla kızılay da bi cafeye yürüdük baya :) Oturduk sohbet muhabbet derken böyle bakarak bi analiz etti ve beni benden daha iyi anlattı bana. Bu arada Siyah İnci namı değer Hicret oluyor. Ben ağzım açık dinledim sadece Hicret'i, bu kadar şeyi nasıl bilebilir nasıl hisseder diye. Özel güçleri olduğunu söylemişti bana şaka yaparak ama ben gerçekten inanıyorum. Pek şey değil böyle ürkütücü bi siyahlık yani, tenine sinmiş o derece. Gece göremezsin yani böyle Siyah bir İnci :) Muhteşem eğlenceli çok iyi anlaştığım bir insan çıktı buna çok sevindim. Beraber pes falan oynadık derken beni birisi aradı ve iş görüşmesine çağırdı. Akşam ordan iş görüşmesine gidecektim. İşte dedim ki Hicret böyle temiz kalpli böyle iyi bir insan. Hayatıma direk güzel olumlu etkileri oldu. O gün akşam bitti ve iş görüşmesine gittim 2 gün sonra işe başladım. Derken böyle yazın da baya konuştuk kendisiyle. Tekrar görüştük, beni The Bigos'ta çok güzel bir tad la tanıştırdı sağolsun. Tabi ona hiç unutamayacağı bir doğum günü hediyesi yaptırmıştım. O günümüz de çok eğlenceli geçmişti. Kötü olduğumda hissedebiliyor. Arıyor yada mesaj atıyor soruyor ısrarla öğreniyor ve çok güzel etki ediyor düzeltiyor. Beni benden daha iyi bildiği için içimde ki potansiyeli çok iyi bilen insanlardan birisidir kendisi. Gerçekten bu kadının özel güçleri var.. Kurşun döktürecem başka çare kalmadı...
En son görüştüğümüzde Ramazan Ankara'da misafirim olmuştu arkadaşlarımla buluşup Ramazan Ömer Buket ( Namı değer Fındık Burun ) Hicret hep beraber gezdik eğlendik onu da ayrı anlatırım, o gün akşam çok güzel bir canlı müziğe gittik. Ben pek Cem Karaca dinlemezdim o geceye kadar, o grup Cem Karaca'dan Tamirci Çırağı parçasını söyleyince böyle bi yerinde Hicret'le ben eşlik etmiştik işte o zaman çok eğlenmiştim çok mutlu olmuştum. O müziği dinledikçe o günü hatırladım. Hicret'le şarkıyı söyleyip yumruğumuzu tokuşturduğumuzu hatırlarım.
Kendisinin böyle melez bir teni var ben siyahi diye takılıyorum şaka yapıyorum oda yanlış anlamıyor çok şükür eğleniyoruz öyle. O yüzden genelde Hicret'i düşününce gözümün önüne getirince gülerim ister istemez. Çünkü kendisi çok eğlenceli bir hukukçu :)
Bu arada kendisi mektup arkadaşlığımız başladığında daha bana mektup yazmadan sosyal medyadan Delikadir ismini araştırıyor ve beni buluyor. Ben merakla kendisini beklerken o beni çoktan görmüş bile. İşte böyle araştırmacı bir savcı adayı bence.
Mutlulukla kal Siyahi İnci.
En son görüştüğümüzde Ramazan Ankara'da misafirim olmuştu arkadaşlarımla buluşup Ramazan Ömer Buket ( Namı değer Fındık Burun ) Hicret hep beraber gezdik eğlendik onu da ayrı anlatırım, o gün akşam çok güzel bir canlı müziğe gittik. Ben pek Cem Karaca dinlemezdim o geceye kadar, o grup Cem Karaca'dan Tamirci Çırağı parçasını söyleyince böyle bi yerinde Hicret'le ben eşlik etmiştik işte o zaman çok eğlenmiştim çok mutlu olmuştum. O müziği dinledikçe o günü hatırladım. Hicret'le şarkıyı söyleyip yumruğumuzu tokuşturduğumuzu hatırlarım.
Kendisinin böyle melez bir teni var ben siyahi diye takılıyorum şaka yapıyorum oda yanlış anlamıyor çok şükür eğleniyoruz öyle. O yüzden genelde Hicret'i düşününce gözümün önüne getirince gülerim ister istemez. Çünkü kendisi çok eğlenceli bir hukukçu :)
Bu arada kendisi mektup arkadaşlığımız başladığında daha bana mektup yazmadan sosyal medyadan Delikadir ismini araştırıyor ve beni buluyor. Ben merakla kendisini beklerken o beni çoktan görmüş bile. İşte böyle araştırmacı bir savcı adayı bence.
Mutlulukla kal Siyahi İnci.
Paradan konu açılmışken
Hazır paradan konu açılmışken her zaman ki gibi :)
Geçen sene yurtta oda arkadaşım şimdi de ev arkadaşım Razaman namı değer "Sinek Valesi" adam gibi adamdır kendisi. Bu yazıyı okuyacağını biliyorum ama napayım yazacam götü kalksa da. Bu adama bi söz verdim yazın çalışıp tatile bir lafına gittim sen gel yeter dedi gittim gerçekten yetti. Hayatımın en güzel tatillerinden birini yaşadım.
Geçenlerde her zaman ki gibi paraya sıkıştım ama acil para lazım, mutfakta oturuyoruz çay içiyoruz dertleşiyoz yine ikimiz. Dedim ki şunu arayıp para isteyecem napayım. Kafasını kaldırdı baktı bana bi kızdı. Oğlum daha tanışalı 1 yıl olmamış kaç aydır tanıyon da ağız eğiyon saçmalama ne para isteyecen benim kuzen demet ten isteriz gönderir dedi. İstetmedi bana. Aradı demedi anında parayı yatıttırdı hemen sağolsun. Demet'i de tanırım bu arada harika kişilikte bir insan tam Ramazan'ın kuzeni. Ertesi gün aldım parayı neyse işlerim halloldu bana para yatar yatmaz onu ödedik de kızı zor durumda bırakmadık çok şükür. Bu arada Ramazan kendisi veremedi parayı Demet'ten istedi çünkü kendisinde de yok ki :)
Sefa var diğer ev arkadaşım oda böyledir. Geçen sene Bursa'ya giderken borç para aldım gideceğimiz gün geldi oğlum paran yoksa vereyim bak bende var bişey olmaz evdeyim zaten çıkmıyom dedi bi 50 daha zorla vermişti. Çok şükür ki çevremde böyle insanlar da bir türlü yıkılmadım.
İşte bizim de olayımız parayla, o parayı bi bulsak çok güzel hayat yaşayacaz da. Önce bi cafe de kahvaltı yapacak kadar elit ve paralı olmamız lazım.
Geçen sene yurtta oda arkadaşım şimdi de ev arkadaşım Razaman namı değer "Sinek Valesi" adam gibi adamdır kendisi. Bu yazıyı okuyacağını biliyorum ama napayım yazacam götü kalksa da. Bu adama bi söz verdim yazın çalışıp tatile bir lafına gittim sen gel yeter dedi gittim gerçekten yetti. Hayatımın en güzel tatillerinden birini yaşadım.
Geçenlerde her zaman ki gibi paraya sıkıştım ama acil para lazım, mutfakta oturuyoruz çay içiyoruz dertleşiyoz yine ikimiz. Dedim ki şunu arayıp para isteyecem napayım. Kafasını kaldırdı baktı bana bi kızdı. Oğlum daha tanışalı 1 yıl olmamış kaç aydır tanıyon da ağız eğiyon saçmalama ne para isteyecen benim kuzen demet ten isteriz gönderir dedi. İstetmedi bana. Aradı demedi anında parayı yatıttırdı hemen sağolsun. Demet'i de tanırım bu arada harika kişilikte bir insan tam Ramazan'ın kuzeni. Ertesi gün aldım parayı neyse işlerim halloldu bana para yatar yatmaz onu ödedik de kızı zor durumda bırakmadık çok şükür. Bu arada Ramazan kendisi veremedi parayı Demet'ten istedi çünkü kendisinde de yok ki :)
Sefa var diğer ev arkadaşım oda böyledir. Geçen sene Bursa'ya giderken borç para aldım gideceğimiz gün geldi oğlum paran yoksa vereyim bak bende var bişey olmaz evdeyim zaten çıkmıyom dedi bi 50 daha zorla vermişti. Çok şükür ki çevremde böyle insanlar da bir türlü yıkılmadım.
İşte bizim de olayımız parayla, o parayı bi bulsak çok güzel hayat yaşayacaz da. Önce bi cafe de kahvaltı yapacak kadar elit ve paralı olmamız lazım.
Sözünün Eri Adammışım Meğersem
Üniversite sınavına hazırlanırken ailem hep Ankara'yı kazanmamı isterdi bende hep inat ederdim ben il dışında okuyacam hayatı öğrenecem diye. Gerekirse Tekirdağ ı yazarım giderim diyordum. Aç kalmayı ekmek arası makarna yemeyi parasızlıktan kombiyi yakmayıp iki kat kazak giyip yatmak istiyorum bunları yaşamak istiyorum param bitsin okula yürüyeyim diyordum. Hepsi oldu..
Evde kalıyoruz benim oda da ayrı bi soğuk var, sanki içerde bi rüzgar esiyor gibi tabi yakamıyoruz kombiyi o aylarda kombi mi yakılır tek ben yaksam olmaz. Kalın kazaklar üstüne hırka giyerek uyumaya başladım bigün dayanamadım yeter la dedim bu ne böyle açıyorum ben dedim öyle kombi açabildim, işte bu kadar dayanabildim soğuğa. Öğrencinin en büyük sıkıntısı parasızlık. Ama bizde ayrı bi olay var Ramazan'la ikimizde para hiç olmuyor. Sefa da var çok şükür daha çok olsun cebinde parası var ama Ramazan'la bende bi türlü olmadı. Kesin birbirimize bişeyler çıkıyoruz birimizin birine borcu oluyor. Yine o zamanlar geldi, param var ama yetmez bi arkadaşa borcumuz vardı onu verdik falan kalmadı tabi evdekiler bilmiyor. 10 lira param kaldı yaklaşık 2 hafta idare etmem lazım ki ailemden para isteyim. Sabahları 8.50 de dersim vardı buz gibi Ankara'nın o meşhur ayazının bir kademe altı ayaz olurdu sabahları. Hiç umursamadan okulun içine kadar yürürdüm bi yarım saat sürerdi. İİBF nin önünde ki duraktan dolmuşa biner fakülteye çıkardım. Ellerim çok çatladı o ayazda, oysa ki bi elim defteri tutar diğeri montun cebinde olurdu. Sırayla nöbet değişimi gibi el değiştirirdim. Bunuda yaşadım. Sıra en kötüsüne geldi.. Gerçekten aç kaldım. Seçim zamanı ev arkadaşlarım erken gitti benim 3-4 gün sonra gitmem gerekiyor. Evde yalnızım ki yalnız kalmaktan nefret eden bir insanım. O hafta sonu Kütog (Karabük Üniversitesi Toplum Gönüllüleri) ekibinin eğitimi falan var cepte var 20 tl onuda Mustafa'dan almışım 'kankim' sağolsun. İlk gün dışardan yemek yiyoruz falan 5 lirası gitti. ikinci gün oldu eğitim bitti cafe den çıkarken ben herkesi bekledim en son cafe sahibi 12.5 tl hesap kaldı dedi herkes gitmişti ben kaldım orda. Mecbur çıkardım verdim, kaldı 2.5 tl. Bir sonra ki gün dolmuş parasıydı derken ekmek almaya para kalmadı. Zaten o 2 gün Samet kardeşim sağolsun iki akşamdır beni akşam yemeğine çağırmıştı ona gittim yoksa zaten evde yiyecek bişey kalmamıştı gelince alışveriş yaparız diye. Uyandım. O gün Öğleden sonra Ankara'ya gidecem. Sabah mutfağa gittim ekmek yok. Dolabı açtım yiyecek bişey yok. Cepte para yok. oturdum mutfak masasına 1 bardak süt içtim. Gözlerim doldu hayallere başladım yine. Dedim ki dedem yaşasaydı onu arasaydım da deseydim ki yıllarca insanların karnını doyurmuş parası yokken bile evine gelen misafire yemek yemeden göndermeyen Nevzat ağanın torunu parasız olduğu için aç kaldı 1 bardak sütle günü bitirecek. Bu mu dedeliğin desem ufaktan trip atsam kızdırsam dedim. Ama dedem 13 yıl önce vefaat etmişti. Tabi anne babaya söylenmez ki. Hemen paranın hesabını sorarlar..
Bundan bir süre önce annemle telefonda konuşurken Özgür abinden para isteme o galiba sıkıntıda bu ay dedi bu parayla gelene kadar idare et dedi. Ne yapayım arkadaş ben ailemi kendimden daha önce düşünüyorum. Ben orda 1 hafta ekmek yemeden yaşamaya çalışırım ama arayıp sıkıntı da olan abimden para isteyemem. O benim için benden daha değerlidir çünkü. Bende aramadım istemedim tabi. Samet te akşam yemeği yedik annem aradı oğlum napıyon nasılsın para sıkıntın var mı diye. Ben her seferinde sıkıntı yok idare ediyorum diyodum ama bu sefer dedim ki "Anne daha fazla tutamıcam param kalmadı, ben haftalardır parasız geziyorum arkadaştan borç istiyorum dedim. Ama sakın üzülme yarın geliyorum zaten yarın akşam gelip senin yemeklerini yiyecem diye mutluyum ben sen üzülme dedim." Annem üzüldü abinden neden istemiyorsun dedi. Bende sen demedin mi abinden isteme o sıkıntıda zaten diye dedim. Öyle bi muhabbet oldu neyse sabah kalktım 1 bardak sütle hayaller hayaller yürüyerek okula gittim dersteyim abim arıyor, annem anlattı sen orda zor durumda kalmışsın neden söylemiyon lan biz burda iki abin olarak sana para gönderemiyorsak kardeşimiz aç kalıyorsa biz niye çalışıyoruz dedi. Bende annem böyle böyle söyledi dedim, sen boşver annemi niye dinliyon ki annemi bilmiyon mu kafasında kuruyor bişeyler dedi. Neyse gönderdi parayı. Dersten çıktım annemle konuştum. Annem bana abine söyledim yatırdı mı para dedi yatırdı anne dedim. Annem sabaha kadar sıkıntıdan uyuyamamış ağlamış durmuş biz burda yiyip içiyoruz benim oğlum orda sıkıntı çekiyor diye. Okulda yemekhane sırasındayım gözlerim doldu kendimi saklıyorum ben. Anne dedim sen üzülme ağlama bugün ü atlattım ya daha bişey olmaz dedim. Ben bugün ekmek yok diye kahvaltısız geldim saat 12 oldu yeni kahvaltı yapacam ben bugünü atlattım diye seviniyorum sen üzülme dedim. Annem dayanamadı ağlamaya başladı. O gün işte parayı çektim falan çantayı hazırladım hemen otobüse atladım direk eve kaçtım.. Ekmek olsaydı belki karnım doysun diye ekmek arası makarna yerdim, nerde bileceksin ki...
İşte böyle sözünün eri adamım ben ne dediysem Allahım çok şükür yaşamamı nasip etti bana.
Evde kalıyoruz benim oda da ayrı bi soğuk var, sanki içerde bi rüzgar esiyor gibi tabi yakamıyoruz kombiyi o aylarda kombi mi yakılır tek ben yaksam olmaz. Kalın kazaklar üstüne hırka giyerek uyumaya başladım bigün dayanamadım yeter la dedim bu ne böyle açıyorum ben dedim öyle kombi açabildim, işte bu kadar dayanabildim soğuğa. Öğrencinin en büyük sıkıntısı parasızlık. Ama bizde ayrı bi olay var Ramazan'la ikimizde para hiç olmuyor. Sefa da var çok şükür daha çok olsun cebinde parası var ama Ramazan'la bende bi türlü olmadı. Kesin birbirimize bişeyler çıkıyoruz birimizin birine borcu oluyor. Yine o zamanlar geldi, param var ama yetmez bi arkadaşa borcumuz vardı onu verdik falan kalmadı tabi evdekiler bilmiyor. 10 lira param kaldı yaklaşık 2 hafta idare etmem lazım ki ailemden para isteyim. Sabahları 8.50 de dersim vardı buz gibi Ankara'nın o meşhur ayazının bir kademe altı ayaz olurdu sabahları. Hiç umursamadan okulun içine kadar yürürdüm bi yarım saat sürerdi. İİBF nin önünde ki duraktan dolmuşa biner fakülteye çıkardım. Ellerim çok çatladı o ayazda, oysa ki bi elim defteri tutar diğeri montun cebinde olurdu. Sırayla nöbet değişimi gibi el değiştirirdim. Bunuda yaşadım. Sıra en kötüsüne geldi.. Gerçekten aç kaldım. Seçim zamanı ev arkadaşlarım erken gitti benim 3-4 gün sonra gitmem gerekiyor. Evde yalnızım ki yalnız kalmaktan nefret eden bir insanım. O hafta sonu Kütog (Karabük Üniversitesi Toplum Gönüllüleri) ekibinin eğitimi falan var cepte var 20 tl onuda Mustafa'dan almışım 'kankim' sağolsun. İlk gün dışardan yemek yiyoruz falan 5 lirası gitti. ikinci gün oldu eğitim bitti cafe den çıkarken ben herkesi bekledim en son cafe sahibi 12.5 tl hesap kaldı dedi herkes gitmişti ben kaldım orda. Mecbur çıkardım verdim, kaldı 2.5 tl. Bir sonra ki gün dolmuş parasıydı derken ekmek almaya para kalmadı. Zaten o 2 gün Samet kardeşim sağolsun iki akşamdır beni akşam yemeğine çağırmıştı ona gittim yoksa zaten evde yiyecek bişey kalmamıştı gelince alışveriş yaparız diye. Uyandım. O gün Öğleden sonra Ankara'ya gidecem. Sabah mutfağa gittim ekmek yok. Dolabı açtım yiyecek bişey yok. Cepte para yok. oturdum mutfak masasına 1 bardak süt içtim. Gözlerim doldu hayallere başladım yine. Dedim ki dedem yaşasaydı onu arasaydım da deseydim ki yıllarca insanların karnını doyurmuş parası yokken bile evine gelen misafire yemek yemeden göndermeyen Nevzat ağanın torunu parasız olduğu için aç kaldı 1 bardak sütle günü bitirecek. Bu mu dedeliğin desem ufaktan trip atsam kızdırsam dedim. Ama dedem 13 yıl önce vefaat etmişti. Tabi anne babaya söylenmez ki. Hemen paranın hesabını sorarlar..
Bundan bir süre önce annemle telefonda konuşurken Özgür abinden para isteme o galiba sıkıntıda bu ay dedi bu parayla gelene kadar idare et dedi. Ne yapayım arkadaş ben ailemi kendimden daha önce düşünüyorum. Ben orda 1 hafta ekmek yemeden yaşamaya çalışırım ama arayıp sıkıntı da olan abimden para isteyemem. O benim için benden daha değerlidir çünkü. Bende aramadım istemedim tabi. Samet te akşam yemeği yedik annem aradı oğlum napıyon nasılsın para sıkıntın var mı diye. Ben her seferinde sıkıntı yok idare ediyorum diyodum ama bu sefer dedim ki "Anne daha fazla tutamıcam param kalmadı, ben haftalardır parasız geziyorum arkadaştan borç istiyorum dedim. Ama sakın üzülme yarın geliyorum zaten yarın akşam gelip senin yemeklerini yiyecem diye mutluyum ben sen üzülme dedim." Annem üzüldü abinden neden istemiyorsun dedi. Bende sen demedin mi abinden isteme o sıkıntıda zaten diye dedim. Öyle bi muhabbet oldu neyse sabah kalktım 1 bardak sütle hayaller hayaller yürüyerek okula gittim dersteyim abim arıyor, annem anlattı sen orda zor durumda kalmışsın neden söylemiyon lan biz burda iki abin olarak sana para gönderemiyorsak kardeşimiz aç kalıyorsa biz niye çalışıyoruz dedi. Bende annem böyle böyle söyledi dedim, sen boşver annemi niye dinliyon ki annemi bilmiyon mu kafasında kuruyor bişeyler dedi. Neyse gönderdi parayı. Dersten çıktım annemle konuştum. Annem bana abine söyledim yatırdı mı para dedi yatırdı anne dedim. Annem sabaha kadar sıkıntıdan uyuyamamış ağlamış durmuş biz burda yiyip içiyoruz benim oğlum orda sıkıntı çekiyor diye. Okulda yemekhane sırasındayım gözlerim doldu kendimi saklıyorum ben. Anne dedim sen üzülme ağlama bugün ü atlattım ya daha bişey olmaz dedim. Ben bugün ekmek yok diye kahvaltısız geldim saat 12 oldu yeni kahvaltı yapacam ben bugünü atlattım diye seviniyorum sen üzülme dedim. Annem dayanamadı ağlamaya başladı. O gün işte parayı çektim falan çantayı hazırladım hemen otobüse atladım direk eve kaçtım.. Ekmek olsaydı belki karnım doysun diye ekmek arası makarna yerdim, nerde bileceksin ki...
İşte böyle sözünün eri adamım ben ne dediysem Allahım çok şükür yaşamamı nasip etti bana.
Yazma vakti
Bu gece uzun gibi geldi.. Yazılacak çok şey var, dinlenecek daha çok müzik var gibi geliyor. Bakalım gücüm nereye kadar yeterse iyisiyle neşemi üzüntümü yazayım gitsin.
Siftah ondan
Hep derlerdi kadınlar ilk öpüştüğü erkeği asla unutamaz hep aklında bi yerde kalır o diye. Aslında erkekler içinde böyledir emin ol. Sadece erkekler sert insanlar romantik değildir çapkındır böyle şeyleri düşünmez ya o yüzden umursamaz davranır ama öyle bişey yok tabi.
İlk öpücük ilk dokunuş kalbinde hissetmen karşında ki insanın kalp atışını senin kalbinde hissetmen oluyor. O kişiyi sevmesen bile eğer ilk se bunu yaşarsın. O tedirginlik o dudak titremesini ne yapacağını bilemeyişin, işte bu saflık bu temiz duygular güzeldi..
İşte bu sefer siftah ondandı.
İlk öpücük ilk dokunuş kalbinde hissetmen karşında ki insanın kalp atışını senin kalbinde hissetmen oluyor. O kişiyi sevmesen bile eğer ilk se bunu yaşarsın. O tedirginlik o dudak titremesini ne yapacağını bilemeyişin, işte bu saflık bu temiz duygular güzeldi..
İşte bu sefer siftah ondandı.
Delilik
Yakın bir zamanda yapacağım bi delilik planım var. Eğer o an bi delilik yapasım gelirse düşünmeden yapacağım bunu ama yapamayabilirim tabi ki.
Çok bunaldım burda artık durmak kalmak istemiyorum ve daha önümde 4 yılımın olduğunu düşünmek bile istemiyorum. Yaşamak istemediğim bir yerdeyim, Karabük'te okuyan çoğu öğrenci gibi.. Tek mutlu eden yani gerçekten kitap okumaya başladım yani bağımlılık tarzında bişey oldu elimde okumadığım kitap olmayınca bi krize giriyorum falan kitap okuyasım geliyor aslında ben kitap okumaktan nefret eden bir insandım. Kitap okurken yada müzik dinlerken kafam esiyo diyorum ki gireyim banyoya alayım elime makineyi gireyim saçlara.. Zaten 3-4 tel saçım var dökülmekten araları gözüküyor seyrek bir saça makineyle girmek pek de fark etmez ama işte cesaret istiyor öyle ha deyince olmuyor. Plan yaptım kendimce, finallerden sonra ev arkadaşlarım gidince bende eve dönmeden 1-2 gün önce içecem birayı kafam biraz gidecek ve girecem banyoya açacam müziği müzşk eşliğinde girecem saçlara. Hem evdekilere de bi süpriz olacak bi değişiklik olacak. Tabi kış günü nasıl bi saçmalık olur ama bere takıyoruz artık moda oldu ya sıkıntı olmaz.
Çok bunaldım burda artık durmak kalmak istemiyorum ve daha önümde 4 yılımın olduğunu düşünmek bile istemiyorum. Yaşamak istemediğim bir yerdeyim, Karabük'te okuyan çoğu öğrenci gibi.. Tek mutlu eden yani gerçekten kitap okumaya başladım yani bağımlılık tarzında bişey oldu elimde okumadığım kitap olmayınca bi krize giriyorum falan kitap okuyasım geliyor aslında ben kitap okumaktan nefret eden bir insandım. Kitap okurken yada müzik dinlerken kafam esiyo diyorum ki gireyim banyoya alayım elime makineyi gireyim saçlara.. Zaten 3-4 tel saçım var dökülmekten araları gözüküyor seyrek bir saça makineyle girmek pek de fark etmez ama işte cesaret istiyor öyle ha deyince olmuyor. Plan yaptım kendimce, finallerden sonra ev arkadaşlarım gidince bende eve dönmeden 1-2 gün önce içecem birayı kafam biraz gidecek ve girecem banyoya açacam müziği müzşk eşliğinde girecem saçlara. Hem evdekilere de bi süpriz olacak bi değişiklik olacak. Tabi kış günü nasıl bi saçmalık olur ama bere takıyoruz artık moda oldu ya sıkıntı olmaz.
27 Aralık 2015 Pazar
Hayatımda ki en önemli değişim..
Tarih hocam vardı lise 3 deyken Taner hocam çok severdim çok kafa adamdı. Okulun ilk günleri ilk derse girdi sınıfa ben böyle en arkada oturuyorum yatıyorum tarz da bi haldeyim girdi sınıfa kalktık ayağa "Sağol" merasimi falan öyle derken masaya defteri koydu direk sınıfa döndü, arkadaşlar tanışmadan önce sınıfta bi analiz yapayım dedim her sınıfta bi çalışkan bi tembel bi öğretmen yalakası bi fırlama bu tarz öğrenciler olur dedi daha tanışmadan ben size bu sınıfın i-ib-ibnesini yani fırlamasını söyleyim dedi şu arkada oturan çocuk dedi beni gösterdi..
Lise 3 de veli toplantısı oldu annem gitti işte bende bi arkadaşımla bahçede bekliyorum, annem çıktı geldi yüzünde gülücükler açıyor "Noldu ne dediler?" dedim. Annem de "Oğlum 11 yıldır veli toplantılarına giderim her seferinde çok konuştuğun için şikayetçi olurlardı ama bu sefer sustuğun için memnun olduklarını söylediler övündüm gururlandım göğsüm kabardı bide tarih hocanız var o seni çok sevmiş, okulda böyle bi öğrenci yok ya ben bu kadar enerjik hareketli etrafa pozitif enerji saçan bi öğrenci daha görmedim, koridorda yürüyor herkesle selamlaşıyor o selamlaşmasan sınıftan birileri çıkıp kadir e selam veriyolar hayret ediyorum bu çocuğa" demiş. Tabi ben gururlandım sevindim falan bi havalar. Ama o zamanlar moraller %100, futbolcu olacam herkes beni bi kulüple anlaştırmaya götürecek falan keyifler yerinde.
Ertesi yıl futbol hayatım bitmiş lise 4 ün başlarında Taner hoca dersime girmiyor ama tenefüste bahçede gördü geldi yanıma "Oğlum noldu sana ölmüş gibi bi halin var ne bu hal sanki ölmüşsün de gömmemişler seni" dedi. Hayatımda değişen tek şey futbol hayatımın bitmiş olmasıydı.. İşte değişim buydu.
Lise 3 de veli toplantısı oldu annem gitti işte bende bi arkadaşımla bahçede bekliyorum, annem çıktı geldi yüzünde gülücükler açıyor "Noldu ne dediler?" dedim. Annem de "Oğlum 11 yıldır veli toplantılarına giderim her seferinde çok konuştuğun için şikayetçi olurlardı ama bu sefer sustuğun için memnun olduklarını söylediler övündüm gururlandım göğsüm kabardı bide tarih hocanız var o seni çok sevmiş, okulda böyle bi öğrenci yok ya ben bu kadar enerjik hareketli etrafa pozitif enerji saçan bi öğrenci daha görmedim, koridorda yürüyor herkesle selamlaşıyor o selamlaşmasan sınıftan birileri çıkıp kadir e selam veriyolar hayret ediyorum bu çocuğa" demiş. Tabi ben gururlandım sevindim falan bi havalar. Ama o zamanlar moraller %100, futbolcu olacam herkes beni bi kulüple anlaştırmaya götürecek falan keyifler yerinde.
Ertesi yıl futbol hayatım bitmiş lise 4 ün başlarında Taner hoca dersime girmiyor ama tenefüste bahçede gördü geldi yanıma "Oğlum noldu sana ölmüş gibi bi halin var ne bu hal sanki ölmüşsün de gömmemişler seni" dedi. Hayatımda değişen tek şey futbol hayatımın bitmiş olmasıydı.. İşte değişim buydu.
Mutlu Günlerden Birisi
Lise yıllarında Sıla'nın duygusal şarkılarıyla ergenlik yıllarımı geçirince üniversiteye gelince baktım olmuyor. Tabi yeni gelmişiz üniversiteye hayatını yaşama hayalleri var biraz rock müziğe sardım derken Athena dinlemeye başladım baya konserleri takip ediyorum ama para mı var gidecek. Bir gün yine öyle bakarken Ankara Jolly Joker de konser vardı ama ben Ankara'dan yeni gelmiştim geri gidemezdim. Arkasına Bursa'da vardı konseri Suare'de. Vodafone Freezone Gençlik Festivali kapsamında konserler. Kübra diye bi arkadaşım var kendisi Aydın Çine'li Aydın'ın en güzel ilçesinin Çine olduğunu söyler ısrarla. Nam-ı değer "Koca Yanak" olur kendisi. Onunla plan yaptık konser biletini vodafone dan şifre istedik ordan yaptık bide o sıralar ulaşım firmalarında kampanya vardı indirimler falan onu da kullandık herşey tamam oldu. Cuma sabah 11 de otobüse bindim 6-7 gibi indim otogardan aldı beni üniversiteye gittik yurda çantayı bıraktık direk konser yerine gittik içeri bi girdik böyle bi ortam yok . Sahne burnunun dibinde enine bi ortam yapılmış, bira içelim dedik bi gittik sorduk 2 bira ve 33'lük bira ikisine 60 lira dediler :) tabi birer bira aldık konser sonuna kadar koklaya koklaya içtik :) Athena grubu sahneye çıktı gözlerime inanamadım iki adım ötende konser veriyor ve ortam o kadar sakin ki ben inanamadım. O kadar eğlenmiştim ki o geceyi unutamam. Ordan çıktık kar yağıyor gece 2-3 gibi, taksiye bindik gittik Görükleye. 2 şer bira aldık Kazım Koyuncu parkında içiyoruz işte, sonra dağıldık Kübra'nın arkadaşında gittik gece yattık sabah kalktık dışarda kahvaltı falan derken ben o akşam geri döndüm. Cumartesi gecesi odamdaydım yine. Bu kadar kısa sürdü ama unutulmaz bi eğlenceydi tabi. Uludağ Üniversitesi Bahar Şenliklerine gittik ilerleyen aylarda onuda ilerleyen zamanda anlatayım şimdi biraz sırtım ağrıyor kahvaltı yapmam lazım :)
26 Aralık 2015 Cumartesi
Bugün İçtik
Sözde finallere çalışacaktık, ev arkadaşım bize ders çalışmaya gelen arkadaşın kanına girdi ve içmeye ikna etti sonra onlarda bizim kanımıza girdi derken diğer ev arkadaşımla bizde katıldık ve içtik.. Güzel muhabbetler gizli numaradan tanıdık kızları arayıp tanımayan arkadaşa konuşturup eğlenmeler falan. Konuşan da bendim hatta. Kız 'Bıyıklı' diye kodladı beni :) güzel eğlendik güldük yılbaşı planları yaptık falan sonra sızma zamanı.....
24 Aralık 2015 Perşembe
Olmadığının birisi gibi yaşamak
Herşey yine futbol hayatımla başladı. Osmanlı devleti gibi yıkılma dönemine girmiştim hayallerimin sonuna doğru yaklaşıyordum ama inatla bunu kabul etmek istemiyordum uğraşıyordum çırpınıyordum birilerini bulup bir aracı bulup bir kulüple bağlantı kurup yeniden başlamayı. Petrol dökülmüş denizin içinde ki kuş gibiyim çırpınıp duruyorum ama kanatlarım çıkmıyor yapışıp kalmışım, sonumu görüyorum ama nefes almak için çabalıyorum işte. Lise son sınıftayım, herkes lise 3 ün ikinci döneminden dershanelere kayıt olmuş üniversite sınavına çalışmaya başlamış ki ben hala futbolcu olup zengin olup özel üniversite de okuma hayalleri kuruyorum. Lise 4 başladı 2 ay falan geçti ortada bişey yok tabi ben psikolojik bunalımlara girmişim kendimde değilim. Okul başlamadan önce ben yine tanıdık birileri arıyorum böyle internette tanıştığım Ordu da yaşayan Emre adında bir adamdan medet ummuştum tanıdığın bi kulüp var mı oynayan arkadaşın var mı diye.. Parkta öyle koşuyorum falan kendimce formda olmaya çalışıyorum gerçeklerle yüzleşme zamanını geldiğini anladım bi yandan koşuyorum bi yandan ağlıyorum. Kulaklığımı takmışım müzik dinlerken tempolu bir şekilde koşuyorum 30 dakika olmuş ilk başladığım günler aklıma geliyor yaptığım maçları düşünüyorum ilk gün ki heyecanı düşünüyorum gözlerimden yaşlar akıyor engel olamıyorum. Neyse bitirdim eve gittim annem Bursa'ya gitmişti babam evde televizyon izliyor eve girdim hemen üstümü falan çıkardım girdim banyoya kapıyı kitledim duşa kabinde açtık suyu babam duymasın diye oturdum hıçkıra hıçkıra ağladım. Hergün her maç her pozisyon soyunma odası heyecanı yeni malzeme (eşofman yada tişört takımı) alınca bayramlık almış çocuk gibi akşamları mutluluktan uyuyamadığım geceleri sabahları yarım saatten fazla süren otobüs yolculuklarım falan hepsini hatırladım durmadı göz yaşlarım zor toparladım o gece kendimi..
Abim aradı kız arkadaşımla pursaklarda beraberiz geziyoruz, "Seni dershaneye yazdıracam bu böyle olmayacak üniversite sınavına gireceksin daha ders çalıştığın yok babamla konuştum kayıt olacaksın ben şimdi dershane araştırıyorum akşam Sincan'a gel kayıt olacaksın" dedi. Benim hayatımda abimgil ne derse o olur ne sorgularım ne reddederim. Çünkü bilirim benim için en iyisini istediklerini aslında dediklerini yapsam bana faydalı olacağını o yüzden sorgulamam. Benim buralara bu şekilde gelmem böyle bi insan olmam da en büyük pay abilerimdedir zaten. O gün akşam bi dershaneye kayıt oldum abim yolda bi fırçaladı beni "Gidişatın hiç hayırlı değil bu duruma bi dur demek lazım artık adam akıllı ders çalışacaksın, kız arkadaşınla arana mesafe mi koyuyosan napıyosan yap" dedi. Neyse hergün okuldan çık dershaneye yürü bir yılım bitti, tabi para yok yine (ne zaman oldu ki anasını satayım) okuldan çıkıyorum kar kış yağmur yaz falan dinlemeden hergün yürüdüm. Sabah erken evden çıktığım için hava buz gibi olurdu meşhur Ankara ayazı, öğlen hava ısınırdı sırtımda montla işkence gibi gelirdi bana. Kazanamadık o sene iyi bu puan alamadım bi daha hazırlandım mezun olarak. Harika insanların olduğu muhteşem eğlendiğim bazen sinir krizleri geçirdiğim aile ortamında bi dershaneydi. Sınava girecez YGS sınavına benim hedefim en kötü 70.000 sıralama yapmak bi açıklandı 100.000 deyim ben kötü oldum ağlıyorum inanamıyorum kendime ama deli gibi çalışıyorum yani ötesi yoktu benim için. Neyse dedik LYS de toparlayacam yine deli gibi çalıştım baya yaptım herkes benden iyi sonuç bekliyor, istediğim yer Anadolu Üniversitesi Uçak Motor-Gövde ve Bakım bölümüydü 50.000 de alıyordu. Ben 50.000 yaparım ama işimi garantiye alayım dedim 30.000 için uğraşıyorum sınava girdik matematik sınavı bok gibi. Fen e girdik fizik te 23 soru yaptım en kötü ihtimal 22 doğru 1 yanlış olur o kadar eminim kendimden. Sonuç bi açıklandı okul puanı falan eklemiş 110.000 bindeyim. Fizik : 12 Doğru 11 Yanlış. İşte orda bi hayalim daha bitti.. Rehberlik hocam aradı konuştuk falan bana "Karabük Üniversitesi Raylı Sistemler" i bi araştır dedi orayı yazarız dedi. Ben o zamanlar Bahçelievler 7. Cadde de Kahve Dünyasında garsonluk yapıyorum. İşe gidip gelirken internetten üniversiteleri araştırıyorum falan kiminle konuşuyorsam karabüğü önermiyor bana 10 kişiyle konuştuysam 8 i önermedi. Sen yapamazsın senin gibi hareketli yaşayan insana göre bi yer değil dediler. Aynı yerde çalıştığım bi garson önerdi bide lise arkadaşımla otobüste rast geldik o önerdi bana. Ve tercihlere yazdım bende, sonuçlar açıklandı : Karabük Üniversitesi Raylı Sistemler Mühendisliği 1. Öğretim Türkçe hüzüne yolculuk.. Hemen arkadaşları arama faslına geçtim ama karabük nerede bilmiyorum ki. Atlası açtım haritada Karabüğü araştırdım zar zor buldum.
Kayıt işlemleri falan derken yurda yerleştik zaman geçti işte yolumuz Karabük'e düştü. Yurda yerleştim oda arkadaşım geldi tanıştık falan akşam tanıdığım arkadaşlarla buluştum derken ilk gün büyük bir hüzün büyük bir yalnızlıkla başladı. Geri kalan kısmı ilerleyen zamanlarda yazacağım yine ama en kötüsü oldu başıma geldi. Olmadığım bir insana dönüştüm.
Yerinde duramayan 2 gün evde otursun bunalan bir insan , hergün bişeyler yapmak isteyen hergün farklı şeylerle ilgilenmek isteyen birisi nasıl olurda Karabük'te yaşayabilir? Zaten bunu okuyan bi karabüklü olursa diyeceği tek şey şudur: "Beğenmiyorsan gelme abisinin zorla tutan mı var?" ulan zorla tutuluyoruz işte keyfimizden bu saçma sapan şehir olamamış köyde yaşıyoruz. Bir insanın kanının hareketli olduğu hayatını en dolu yaşacağı zamanlarında en enerjik yaşında Karabük'te yaşamak zorunda kalıyorsa işte bu rakı masasının ana konusu olacak derecede hüzünlüdür. Bu şehir bana evden çıkmamayı odanda oturmayı hergününü aynı odada geçirmeyi öğretti bunu bana aşıladı alıştırdı bunu bana. Ama ben bu değilim ki şuan yaşayan kişi ben değilim, sanki ben uyuyorum bi köşede benim maskemi takıp başkası yaşıyor bu hayatı ve ben 4 yıl sonra uyanıp burdan gittiğimde yaşamaya devam edecek gibi hissediyorum. Kafama tak ediyor gideceğim diyorum başka üniversiteye gideceğim diyorum ama bişey çıkıyor kalıyorum burda. Ailem bi umutla bekliyor beni, kim bilir ne gururlanarak anlatıyorlar beni oğlumuz mühendis olacak diye. İlerde ailem olacak belki çocuklarım olacak onlar benim gibi parasız kalmasın güzelce yaşasınlar istiyorum işte o yüzden okuyorum burda. Önce ailemin umutları, mezuniyetimde annemin mutluluk göz yaşları babamın ağlamamak için kendini sıkarak titreyen dudaklarını hayal ediyorum ve sabrediyorum. Ailem için geleceğim için kendimden vazgeçiyorum ulan ben. İnsan güzel bir güne gözünü açınca mutlu olmaz mı ya? Kahvaltı hazırlıyorum kendime ve ben güzel bi kahvaltı yapmayı çok seven insanımdır. Açıp Neşet Ertaş dinliyorum kahvaltı masam rakı masasına dönüyor. Evden çıkınca hüzünle üzüntüyle çıkıyorum ya. Evden çıkamıyorum çünkü çıkmak istemiyorum. Napayım sıradan hepsi birbirinin kopyası olan kafelerden birisine gidip oturup bir bardak çaya 2.5 tl mi vereyim? İşte bundan başka yapacak aktivitesi olmayan bir şehir düşünün. Canım sıkılıyor yürüyeyim rahatlarım diyorum yürünecek adam gibi bi yer yok adam gibi bi parkı yok ki içimizi rahatlatalım. Benim hayallerim bu değildi ki. Ben istiyodum 1+1 yada 2+1 evde 2-3 arkadaş kalalım öğlen okul bitince akşam bi barda garsonluk yapayım müzik olsun içinde böyle rock grubu çıksın 2-3 e kadar çalışayım hem paramı kazanayım hem eğleneyim istiyordum. Evde boş boş oturacak fazla vaktim olsun istemiyorum yeni yeni insanlarla tanışayım bilgili insanlara tanışayım oturup iki sohbet ettiğimde yeni şeyler öğreneyim masasına gidip sipariş alırken bile o insandan bişeyler kapayım isterken hayatında "Ali Ata Bak" dan başka kitap okumayan hayata at gözlüğüyle bakan hiçbir hayat felsefesi yada hayat düşüncesi olmayan sırf ailesinden uzaklaşmak yada kızlarla-erkeklerle gezip tozma hayaliyle üniversiteye gelen insanlarla muhattap oluyorum. Dedim ki sınava tekrar girecem gideceğim kafaya koydum sonra bi haber geliyor ki bahar şenliklerinde Athena geliyormuş bende o sıralar deli gibi Athena dinliyorum konserlerine falan gidiyorum. Konsere gittik güldük eğlendik falan sonra planım arka planda geldi diğer sene yine tekrar nüksetti sınava girecem falan bi bakıyorum bölümüm üzerine yeni gelişmeler oluyor ben bir kaç önemli insanla tanışıyorum falan derken hevesleniyorum yine yatıyor planım. Yani anlayacağınız ben burda hapis hayatı yaşamaya mahkum edildim. Burası yazılmış kaderime bırakıp gidemicem..
Hayal ettiğini yaşayamıyorsun zaten hayaller hep suya batmak için kuruluyor.
Abim aradı kız arkadaşımla pursaklarda beraberiz geziyoruz, "Seni dershaneye yazdıracam bu böyle olmayacak üniversite sınavına gireceksin daha ders çalıştığın yok babamla konuştum kayıt olacaksın ben şimdi dershane araştırıyorum akşam Sincan'a gel kayıt olacaksın" dedi. Benim hayatımda abimgil ne derse o olur ne sorgularım ne reddederim. Çünkü bilirim benim için en iyisini istediklerini aslında dediklerini yapsam bana faydalı olacağını o yüzden sorgulamam. Benim buralara bu şekilde gelmem böyle bi insan olmam da en büyük pay abilerimdedir zaten. O gün akşam bi dershaneye kayıt oldum abim yolda bi fırçaladı beni "Gidişatın hiç hayırlı değil bu duruma bi dur demek lazım artık adam akıllı ders çalışacaksın, kız arkadaşınla arana mesafe mi koyuyosan napıyosan yap" dedi. Neyse hergün okuldan çık dershaneye yürü bir yılım bitti, tabi para yok yine (ne zaman oldu ki anasını satayım) okuldan çıkıyorum kar kış yağmur yaz falan dinlemeden hergün yürüdüm. Sabah erken evden çıktığım için hava buz gibi olurdu meşhur Ankara ayazı, öğlen hava ısınırdı sırtımda montla işkence gibi gelirdi bana. Kazanamadık o sene iyi bu puan alamadım bi daha hazırlandım mezun olarak. Harika insanların olduğu muhteşem eğlendiğim bazen sinir krizleri geçirdiğim aile ortamında bi dershaneydi. Sınava girecez YGS sınavına benim hedefim en kötü 70.000 sıralama yapmak bi açıklandı 100.000 deyim ben kötü oldum ağlıyorum inanamıyorum kendime ama deli gibi çalışıyorum yani ötesi yoktu benim için. Neyse dedik LYS de toparlayacam yine deli gibi çalıştım baya yaptım herkes benden iyi sonuç bekliyor, istediğim yer Anadolu Üniversitesi Uçak Motor-Gövde ve Bakım bölümüydü 50.000 de alıyordu. Ben 50.000 yaparım ama işimi garantiye alayım dedim 30.000 için uğraşıyorum sınava girdik matematik sınavı bok gibi. Fen e girdik fizik te 23 soru yaptım en kötü ihtimal 22 doğru 1 yanlış olur o kadar eminim kendimden. Sonuç bi açıklandı okul puanı falan eklemiş 110.000 bindeyim. Fizik : 12 Doğru 11 Yanlış. İşte orda bi hayalim daha bitti.. Rehberlik hocam aradı konuştuk falan bana "Karabük Üniversitesi Raylı Sistemler" i bi araştır dedi orayı yazarız dedi. Ben o zamanlar Bahçelievler 7. Cadde de Kahve Dünyasında garsonluk yapıyorum. İşe gidip gelirken internetten üniversiteleri araştırıyorum falan kiminle konuşuyorsam karabüğü önermiyor bana 10 kişiyle konuştuysam 8 i önermedi. Sen yapamazsın senin gibi hareketli yaşayan insana göre bi yer değil dediler. Aynı yerde çalıştığım bi garson önerdi bide lise arkadaşımla otobüste rast geldik o önerdi bana. Ve tercihlere yazdım bende, sonuçlar açıklandı : Karabük Üniversitesi Raylı Sistemler Mühendisliği 1. Öğretim Türkçe hüzüne yolculuk.. Hemen arkadaşları arama faslına geçtim ama karabük nerede bilmiyorum ki. Atlası açtım haritada Karabüğü araştırdım zar zor buldum.
Kayıt işlemleri falan derken yurda yerleştik zaman geçti işte yolumuz Karabük'e düştü. Yurda yerleştim oda arkadaşım geldi tanıştık falan akşam tanıdığım arkadaşlarla buluştum derken ilk gün büyük bir hüzün büyük bir yalnızlıkla başladı. Geri kalan kısmı ilerleyen zamanlarda yazacağım yine ama en kötüsü oldu başıma geldi. Olmadığım bir insana dönüştüm.
Yerinde duramayan 2 gün evde otursun bunalan bir insan , hergün bişeyler yapmak isteyen hergün farklı şeylerle ilgilenmek isteyen birisi nasıl olurda Karabük'te yaşayabilir? Zaten bunu okuyan bi karabüklü olursa diyeceği tek şey şudur: "Beğenmiyorsan gelme abisinin zorla tutan mı var?" ulan zorla tutuluyoruz işte keyfimizden bu saçma sapan şehir olamamış köyde yaşıyoruz. Bir insanın kanının hareketli olduğu hayatını en dolu yaşacağı zamanlarında en enerjik yaşında Karabük'te yaşamak zorunda kalıyorsa işte bu rakı masasının ana konusu olacak derecede hüzünlüdür. Bu şehir bana evden çıkmamayı odanda oturmayı hergününü aynı odada geçirmeyi öğretti bunu bana aşıladı alıştırdı bunu bana. Ama ben bu değilim ki şuan yaşayan kişi ben değilim, sanki ben uyuyorum bi köşede benim maskemi takıp başkası yaşıyor bu hayatı ve ben 4 yıl sonra uyanıp burdan gittiğimde yaşamaya devam edecek gibi hissediyorum. Kafama tak ediyor gideceğim diyorum başka üniversiteye gideceğim diyorum ama bişey çıkıyor kalıyorum burda. Ailem bi umutla bekliyor beni, kim bilir ne gururlanarak anlatıyorlar beni oğlumuz mühendis olacak diye. İlerde ailem olacak belki çocuklarım olacak onlar benim gibi parasız kalmasın güzelce yaşasınlar istiyorum işte o yüzden okuyorum burda. Önce ailemin umutları, mezuniyetimde annemin mutluluk göz yaşları babamın ağlamamak için kendini sıkarak titreyen dudaklarını hayal ediyorum ve sabrediyorum. Ailem için geleceğim için kendimden vazgeçiyorum ulan ben. İnsan güzel bir güne gözünü açınca mutlu olmaz mı ya? Kahvaltı hazırlıyorum kendime ve ben güzel bi kahvaltı yapmayı çok seven insanımdır. Açıp Neşet Ertaş dinliyorum kahvaltı masam rakı masasına dönüyor. Evden çıkınca hüzünle üzüntüyle çıkıyorum ya. Evden çıkamıyorum çünkü çıkmak istemiyorum. Napayım sıradan hepsi birbirinin kopyası olan kafelerden birisine gidip oturup bir bardak çaya 2.5 tl mi vereyim? İşte bundan başka yapacak aktivitesi olmayan bir şehir düşünün. Canım sıkılıyor yürüyeyim rahatlarım diyorum yürünecek adam gibi bi yer yok adam gibi bi parkı yok ki içimizi rahatlatalım. Benim hayallerim bu değildi ki. Ben istiyodum 1+1 yada 2+1 evde 2-3 arkadaş kalalım öğlen okul bitince akşam bi barda garsonluk yapayım müzik olsun içinde böyle rock grubu çıksın 2-3 e kadar çalışayım hem paramı kazanayım hem eğleneyim istiyordum. Evde boş boş oturacak fazla vaktim olsun istemiyorum yeni yeni insanlarla tanışayım bilgili insanlara tanışayım oturup iki sohbet ettiğimde yeni şeyler öğreneyim masasına gidip sipariş alırken bile o insandan bişeyler kapayım isterken hayatında "Ali Ata Bak" dan başka kitap okumayan hayata at gözlüğüyle bakan hiçbir hayat felsefesi yada hayat düşüncesi olmayan sırf ailesinden uzaklaşmak yada kızlarla-erkeklerle gezip tozma hayaliyle üniversiteye gelen insanlarla muhattap oluyorum. Dedim ki sınava tekrar girecem gideceğim kafaya koydum sonra bi haber geliyor ki bahar şenliklerinde Athena geliyormuş bende o sıralar deli gibi Athena dinliyorum konserlerine falan gidiyorum. Konsere gittik güldük eğlendik falan sonra planım arka planda geldi diğer sene yine tekrar nüksetti sınava girecem falan bi bakıyorum bölümüm üzerine yeni gelişmeler oluyor ben bir kaç önemli insanla tanışıyorum falan derken hevesleniyorum yine yatıyor planım. Yani anlayacağınız ben burda hapis hayatı yaşamaya mahkum edildim. Burası yazılmış kaderime bırakıp gidemicem..
Hayal ettiğini yaşayamıyorsun zaten hayaller hep suya batmak için kuruluyor.
21 Aralık 2015 Pazartesi
Renkli Rüyalar Oteli
Hadi buda bu gecelik son olsun be "Gecelik".
Ramazan geldi az önce mektup arkadaşına yazdığı mektupta hayalimizden "Renkli Rüyalar Otelinden" bahsetmiş..
Bizim hayalimiz vardı ben Ankara da garsonluk yaptığım için garsonluk üzerine biraz bilgim vardı Ramazan da Muğla da hem barmenlik hem garsonluk yaptığı için bu konularda bilgimiz vardı. Geçen sene aynı yurtta kalırken birgün sıkıntıdan ölüyoruz ve gel hayal kuralım dedim otelimiz olsun dedim ikimize ait ufak tefek böyle motel gibi olsun ama "Renkli Rüyalar Oteli" olsun dedik Teoman ın dediği gibi. otelimizde 10-20 en fazla oda olsun aşağıda mutfak olsun kahvaltı olsun akşam yemeği olsun sen mutfakta hazırla ben garsonluk yapayım hatta müşterilerden isteyen olursa girip kendi yiyeceğini kendi hazırlasın dedik. Tahta masa sandalye olsun açık mavi renkte herkes samimi olsun birbirini tanısın muhabbet etsin dedik. denize sıfır olsun böyle sessiz sakin olsun alkollü olsun her akşam böyle U şeklinde masa kuralım fasıl yapalım sen barda hazırla ben masaya servis yapayım sonra bizde dahil olalım eğlenelim dedik. Ufak tefek olsun ama bizim olsun mutlu olalım dedik işimizi yaparken. Bursaya gezmeye gittiğimizde Mudanya da gezerken gördük böyle 3-4 katlı küçük otelleri çok heveslendik o anda , işte bizim otelimizde böyle olsun dedik öyle kaldı aklımızda kaldı gitti hayalimizde.
Ramazan geldi az önce mektup arkadaşına yazdığı mektupta hayalimizden "Renkli Rüyalar Otelinden" bahsetmiş..
Bizim hayalimiz vardı ben Ankara da garsonluk yaptığım için garsonluk üzerine biraz bilgim vardı Ramazan da Muğla da hem barmenlik hem garsonluk yaptığı için bu konularda bilgimiz vardı. Geçen sene aynı yurtta kalırken birgün sıkıntıdan ölüyoruz ve gel hayal kuralım dedim otelimiz olsun dedim ikimize ait ufak tefek böyle motel gibi olsun ama "Renkli Rüyalar Oteli" olsun dedik Teoman ın dediği gibi. otelimizde 10-20 en fazla oda olsun aşağıda mutfak olsun kahvaltı olsun akşam yemeği olsun sen mutfakta hazırla ben garsonluk yapayım hatta müşterilerden isteyen olursa girip kendi yiyeceğini kendi hazırlasın dedik. Tahta masa sandalye olsun açık mavi renkte herkes samimi olsun birbirini tanısın muhabbet etsin dedik. denize sıfır olsun böyle sessiz sakin olsun alkollü olsun her akşam böyle U şeklinde masa kuralım fasıl yapalım sen barda hazırla ben masaya servis yapayım sonra bizde dahil olalım eğlenelim dedik. Ufak tefek olsun ama bizim olsun mutlu olalım dedik işimizi yaparken. Bursaya gezmeye gittiğimizde Mudanya da gezerken gördük böyle 3-4 katlı küçük otelleri çok heveslendik o anda , işte bizim otelimizde böyle olsun dedik öyle kaldı aklımızda kaldı gitti hayalimizde.
Devam edelim geçmişe
Hep sevmek istedim ya her girdiğim ortamda her gittiğim düğünde her gittiğim piknikte bi kızla göz göze gelip bakışıp aşık olmak istiyordum öyle arabayla geri dönerken hayalini kurardım güzel şeyler düşünürdüm sadece buydu. Ben hayal kurmayı severim be, çünkü hayaller hep güzel olur kötü şeyleri hayal etmezsin ki. Sıla diye bi kızı sevmiştim ilköğretim yıllarımda Bursaya giderdim sanki her sokakta karşıma çıkacak sanırdım bi parka gidince karşımdan çıkacak sanırdım. Biraz şizofrene bağlardım galiba. Çok cahil büyüdüm be. Ne kitap okurdum ne adam akıllı film izlerdim ne adam akıllı müzik dinlerdim. Lise çağlarıma kadar tek başıma bulunduğum ilçeden çıkmamış insandım ya. Geçmişimden utanıyorum. Lise çağlarımda hatta üniversite hayatımda bazı arkadaşlarımın geçmişini yaşıyorum o insanlarda 4-5 yıl geriden geliyorum. O zaman ne söylediklerini neden öyle yaptıklarını 4-5 yıl geçince anlıyorum. Bu kadar cahil büyüdüm ben. Ama sonra baktım olmayacak topladım kendimi kitap okumalar falan kaliteli filmler diziler dergiler araştırmalar derken gerçekten perdeyi açıp dünyayı gerçekten görmeye başladım. Çok güzelmiş aslında dünya. Futbol hayatım başladı 8. sınıfta, öncesi zaten rezillik bi şımarıklık bi cahiliye dönemi yine. SBS ye hazırlanmam gerekirken bilgisayarda Counter oynadığım için babam gelir beni kaldırırdı ben oynayacam diye bende içeri gider tv izlerdim annemle. Birgün haberlerde "Muhammed Demirci" benimle yaşıt olduğu için kendiside 8. sınıfa gidiyor ama adam öyle yıldız oldu ki o yaşta Barcelona - Real Madrid vb. takımlara transferi söz konusu. Annemde bana laf sokar gibi bak elalemin çocukları transfer oluyor ailesini geçindiriyor sen anca sokakta oyna dedi bende siz beni kulübe gönderdiniz de ben mi gitmedim dedim annem hemen tamam benden sana sonsuz kredi abin yazın gelince götürsün yazdırsın bi yere dedi ve tekrar başladı hayaller.. Ankara Demir Spora başladım derken orda geçti birçok yılım belki hayatımın en güzel yılları deyince aklıma o zamanlar gelir. Çok güzel zamanlardı o antreman hazırlığı o soyunma odası muhabbetleri çıkınca bakkalın önünde yaptığımız "cips-ekmekler". En çok hayali o zaman kurdum her antremana giderken ve her maça giderken servisin camına kafamı koyar hayal kurardım kendimi hazırlardım. Bir insan bu kadar hayal kurarsa sonu gelince ne kadar yıkılır , bu hayallerine bir son verme zamanı gelince neler yaşayabilir eğer anlayabiliyorsan tamamdır.....
Başladık..
Öncelikle bir günlük gibi değil de genel başlayayım dedim önce içimdekileri yazayım sonra zamanlamayı denk getirince gecelik yaparız günlük rutin şeylere döneriz bence.
Geçmişimi hatırlıyorum yine futbola dayanıyor.Benim tüm geçmişim tüm hatıralarım herşey futbola denk geliyor çünkü benim geçmişim sadece futboldu benim hayatımın tek gayesi oydu.Mahalle maçı yaparken çocuğun birisine attığım çalımı hayal eder mutlu mutlu uyurdum ben ki hala halı saha maçlarında attığım güzel golleri tekrar hatırlayarak uyuyorum ben halı sahadan gelince.Abimgil top oynardı ben hep izlerdim hep beklerdim birisinin işi çıksın da ben gireyim maça diye. Gireyim güzel oynayayım beni hep oynatsınlar isterdim sanki süperlig küme düşmeye oynayan takımın futbolcusunun premier lige transfere olması gibiydi benim için.Arada denk gelir oynardım , yine o günlerden birisiydi akşamüstü saatlerde abimgil dinlenirken ben kendimi göstereyim diye sokakta top sektirir duvara vurur hayali futbolculara çalım atardım , işte o sırada abimin arkadaşı uğur abi keşfetti beni "Gel bu çocuğu egospora gönderelim yetenekli" dedi. Ben mutluluktan havalara uçuyorum tabi abim de babamla bi konuşuyum göndeririz belki dedi.Ben daha okula başlamamışım o yıllarda. Akşam oldu abim babama söyledi bunu babamın tepkisi "Napacak top oynayıp sanki futbolcu mu olacak gitmiyor bir yere okusun okulunu" dedi , işte daha küçücük yaşta canı sadece sokakta yere düşünce dizi kanayınca acıyan ben içimde büyük bi acıyla o gece uyumaya çalıştım.En büyük hayalimi elimden babamın sözlerini hatırlayarak dönüp yastığa sessizce ağladım o gece.Abim Aydınlıkevler Spor da oynarken maçına giderdik babamla izlemeye geldiğimizde topumu alır salonda oynardım hayalimde yaşardım abimgilin takımda ki herkes olurdum sırayla herkese çalım atardım pas atardım kendimi yere atardım faul olurdu frikik kullanırdım ve gol olurdu..Benim hayal dünyam böyle başladı ben çok küçüktüm kocaman hayaller kurarken.Her gece futbolcu olup annemle babama Karadenizden ev alırdım eve milyarlarca para getirirdim herkese paylaştırırdım.Aslında futbolcu olsam yine babamı bu sıkıntıdan kurtaracaktım ama "Futbolcu mu olacaktım sanki?" oysa belki o küçük yaşta başlasam olurdum bişeyler..Durumumuz her Türk ailesi gibi kötüydü , bizden daha kötü karşı komşumuz vardı çok şükür şuan çok çok iyi durumdalar ama bizim de paramız yoktu.Annem hep benden önce daha kötü durumlarımızı anlatırdı bana şükretmem için hep şükrederdim ama benim hiç cebimde harçlığım yoktu.Ben param olsun diye o zamanlar moda olan "Çocuklar Duymasın" dizisinden esinlenerek babamdan utana çekine baba bana haftalık versene dedim ama para yok ki nasıl versin adam yine tersleyerek gönderdi beni.Gittim yastığıma ağladım.Ben hep ağlardım küçükken çok ağlardım çünkü dayanamazdım istemediğim hayata dayanamazdım isterdim olmazdı bende ağlayarak içimi dökerdim kaç gece o yastık göz yaşlarımla ıslandı sabahı buldu.Okulda kantinden bişeyler yiyen arkadaşlarıma özenirdim, ben üniversite okuyorum şu yaşıma kadar kantinden yemek yediğimin sayısı iki elimin parmak sayısı kadar değildir.Param yoktu 3 lira verip köfte ekmek ayran alacak param olmadı benim. okula giderken 1 lira harçlık alıp giderdim.Bu alışkanlığım lisede de devam etti , herkes cüzdanından 10-20 lira çıkarırken ben cebimde 1 lira en fazla 2 lirayla gezerdim ya tenefüste su içerdim yada ayran içerdim açlığımı bastırsın diye.Sözde diyette olurum , kilo vermeye çalışırım her seferinde.Abim üniversite okurdu annemgil ona daha fazla para göndersin diye 1 hafta 1 lirayla idare ederdim ben istemezdim ki para düşünürdüm hep abimi düşünürdüm o orda rahat etsin isterdim , hala düşünüyorum o rahat etsin diye istemem para.Burda aç kalırım cebimde parasız kalırım sabah yiyecek ekmeğim olmaz ama abim rahat etsin onun parası olsun diye istemem ki ben..Para konusunda bitmez benim söyleyeceklerim ben çok taktım çok düşündüm bunu sonsuza kadar yazarım hüzünlerimi.Ama çok istemiyorum sadece cebimde para olsun istiyorum parasızlığın verdiği çekingenliği yaşamak istemiyorum.Arkadaşlarım hadi şunu yiyelim dediğinde aç değilim yada diyetteyim yiyemem demeyim.Ama avutuyorum kendimi şu sözlerle "Herkes zengin olacak değil ya bizde parasız olalım nolacak"..
Geçmişimi hatırlıyorum yine futbola dayanıyor.Benim tüm geçmişim tüm hatıralarım herşey futbola denk geliyor çünkü benim geçmişim sadece futboldu benim hayatımın tek gayesi oydu.Mahalle maçı yaparken çocuğun birisine attığım çalımı hayal eder mutlu mutlu uyurdum ben ki hala halı saha maçlarında attığım güzel golleri tekrar hatırlayarak uyuyorum ben halı sahadan gelince.Abimgil top oynardı ben hep izlerdim hep beklerdim birisinin işi çıksın da ben gireyim maça diye. Gireyim güzel oynayayım beni hep oynatsınlar isterdim sanki süperlig küme düşmeye oynayan takımın futbolcusunun premier lige transfere olması gibiydi benim için.Arada denk gelir oynardım , yine o günlerden birisiydi akşamüstü saatlerde abimgil dinlenirken ben kendimi göstereyim diye sokakta top sektirir duvara vurur hayali futbolculara çalım atardım , işte o sırada abimin arkadaşı uğur abi keşfetti beni "Gel bu çocuğu egospora gönderelim yetenekli" dedi. Ben mutluluktan havalara uçuyorum tabi abim de babamla bi konuşuyum göndeririz belki dedi.Ben daha okula başlamamışım o yıllarda. Akşam oldu abim babama söyledi bunu babamın tepkisi "Napacak top oynayıp sanki futbolcu mu olacak gitmiyor bir yere okusun okulunu" dedi , işte daha küçücük yaşta canı sadece sokakta yere düşünce dizi kanayınca acıyan ben içimde büyük bi acıyla o gece uyumaya çalıştım.En büyük hayalimi elimden babamın sözlerini hatırlayarak dönüp yastığa sessizce ağladım o gece.Abim Aydınlıkevler Spor da oynarken maçına giderdik babamla izlemeye geldiğimizde topumu alır salonda oynardım hayalimde yaşardım abimgilin takımda ki herkes olurdum sırayla herkese çalım atardım pas atardım kendimi yere atardım faul olurdu frikik kullanırdım ve gol olurdu..Benim hayal dünyam böyle başladı ben çok küçüktüm kocaman hayaller kurarken.Her gece futbolcu olup annemle babama Karadenizden ev alırdım eve milyarlarca para getirirdim herkese paylaştırırdım.Aslında futbolcu olsam yine babamı bu sıkıntıdan kurtaracaktım ama "Futbolcu mu olacaktım sanki?" oysa belki o küçük yaşta başlasam olurdum bişeyler..Durumumuz her Türk ailesi gibi kötüydü , bizden daha kötü karşı komşumuz vardı çok şükür şuan çok çok iyi durumdalar ama bizim de paramız yoktu.Annem hep benden önce daha kötü durumlarımızı anlatırdı bana şükretmem için hep şükrederdim ama benim hiç cebimde harçlığım yoktu.Ben param olsun diye o zamanlar moda olan "Çocuklar Duymasın" dizisinden esinlenerek babamdan utana çekine baba bana haftalık versene dedim ama para yok ki nasıl versin adam yine tersleyerek gönderdi beni.Gittim yastığıma ağladım.Ben hep ağlardım küçükken çok ağlardım çünkü dayanamazdım istemediğim hayata dayanamazdım isterdim olmazdı bende ağlayarak içimi dökerdim kaç gece o yastık göz yaşlarımla ıslandı sabahı buldu.Okulda kantinden bişeyler yiyen arkadaşlarıma özenirdim, ben üniversite okuyorum şu yaşıma kadar kantinden yemek yediğimin sayısı iki elimin parmak sayısı kadar değildir.Param yoktu 3 lira verip köfte ekmek ayran alacak param olmadı benim. okula giderken 1 lira harçlık alıp giderdim.Bu alışkanlığım lisede de devam etti , herkes cüzdanından 10-20 lira çıkarırken ben cebimde 1 lira en fazla 2 lirayla gezerdim ya tenefüste su içerdim yada ayran içerdim açlığımı bastırsın diye.Sözde diyette olurum , kilo vermeye çalışırım her seferinde.Abim üniversite okurdu annemgil ona daha fazla para göndersin diye 1 hafta 1 lirayla idare ederdim ben istemezdim ki para düşünürdüm hep abimi düşünürdüm o orda rahat etsin isterdim , hala düşünüyorum o rahat etsin diye istemem para.Burda aç kalırım cebimde parasız kalırım sabah yiyecek ekmeğim olmaz ama abim rahat etsin onun parası olsun diye istemem ki ben..Para konusunda bitmez benim söyleyeceklerim ben çok taktım çok düşündüm bunu sonsuza kadar yazarım hüzünlerimi.Ama çok istemiyorum sadece cebimde para olsun istiyorum parasızlığın verdiği çekingenliği yaşamak istemiyorum.Arkadaşlarım hadi şunu yiyelim dediğinde aç değilim yada diyetteyim yiyemem demeyim.Ama avutuyorum kendimi şu sözlerle "Herkes zengin olacak değil ya bizde parasız olalım nolacak"..
Bir Delinin Geceliği
Herşey Erdal Beşikçioğlu'yla başladı.
O zamanlar oynadığım futbol kulübünün antremanına gittim ulusta ki kulüp binasındayız Sinan diye bi arkadaş "Bugün Behzat Ç. var izliyonuz mu ?" dedi bir kaç arkadaş izliyorum dedi bende klasik Ankara nın saçma aşk dizilerinden sanarak önyargıyla baktığım için izlemediğimi söylemiştim.. Ama Sinan ısrarla tavsiye ettiğinde izlediğimde hastası olmuştum ve sonra her Behzat Ç. izleyen seyirci gibi Erdal Beşikçioğlu hastalığı başladı. Araştırdım kulaktan duydum derken çok meşhur biletlerinin aylar öncesinden biten "Bir Delinin Günlüğü" tiyatro oyunu aklıma takıldı , hala gidemedim ama gitmeyi çok isterim. Son zamanlarda okuduğum yine "Behzat Ç." yi anlatan Emrah Serbes in yazdığı "Her Temas İz Bırakır" kitabında geçen bir kadının günlük değil de "Gecelik" tutmasından esinlenerek kafama giren bi isim oldu. Basit oldu ama güzel oldu be
O zamanlar oynadığım futbol kulübünün antremanına gittim ulusta ki kulüp binasındayız Sinan diye bi arkadaş "Bugün Behzat Ç. var izliyonuz mu ?" dedi bir kaç arkadaş izliyorum dedi bende klasik Ankara nın saçma aşk dizilerinden sanarak önyargıyla baktığım için izlemediğimi söylemiştim.. Ama Sinan ısrarla tavsiye ettiğinde izlediğimde hastası olmuştum ve sonra her Behzat Ç. izleyen seyirci gibi Erdal Beşikçioğlu hastalığı başladı. Araştırdım kulaktan duydum derken çok meşhur biletlerinin aylar öncesinden biten "Bir Delinin Günlüğü" tiyatro oyunu aklıma takıldı , hala gidemedim ama gitmeyi çok isterim. Son zamanlarda okuduğum yine "Behzat Ç." yi anlatan Emrah Serbes in yazdığı "Her Temas İz Bırakır" kitabında geçen bir kadının günlük değil de "Gecelik" tutmasından esinlenerek kafama giren bi isim oldu. Basit oldu ama güzel oldu be
Başladık..
Siftah benden.. derdik küçükken yeni ayakkabı alındığında ilk başan kişi olarak.
Bende şimdi ilk yazı olarak "Siftah benden.."
Bende şimdi ilk yazı olarak "Siftah benden.."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)