Ramazan birkaç kez Ankara'ya gelmişti. Sefa getirmişti sözde çocuğu gezdirecekti ama bir türlü Ramazan'ın beklediği gibi yada Sefa'nın Karabük'te anlattığı gibi gezdirememişti. Bende heveslenmiştim, benim misafirim doya doya gezdireyim çocuğu, eğlensin gitsin diye.
Vizelerden sonra gittik Ramazan'ın tiyatro çalışmalarından dolayı 3-4 günümüz vardı zaten. İlk gün metroya bindik gezdik biraz, bana ayakkabı baktık falan. Kızılay da Haticeyle buluştuk. Don Kişot'a oturduk Haticeyi bekledik, bi tavla attık şansım yanımdaydı yine. Hatice gelince Behzat Ç. nin vazgeçilmez mekanı Teras Bar'a gidelim dedim. Orda birkaç bira içtik baya eğlendik. Ordan Ankamall derken günümüz bitti. Ertesi gün bomba bir gün bizi bekliyordu. Öğlenden çıktık garsonluk yaptığım Kahve Dünyasına götürdüm Ankara'nın meşhur 7. Cadde sini gezdik falan Kızılay'a geçtik. Hicret,Buket,Ömer gelecekti beraber takılacaktık ve çoğu birbirini ilk defa göreceklerdi içimde bi korku vardı acaba anlaşamazlarsa diye. Biz Ramazan'la Kızılaya geçtik ben Olgunlardan kitap falan aldım. Ordan yine Don Kişot'a gittik. Çok güzel bi mekandı çok hoşuma giderdi. Önce Hicret geldi oturduk bana sohbet muhabbet Ramazan'la Hicret tanıştılar. Buket geldi aşağı indik derken Ömer'de katıldı bize. A.O.Ç. a gidip meşhur kokoreç yiyecektik. Hep beraber Sıhhiye'ye yürüdük ordan banliyo ile geçtik. biz üç erkek kokoreç yedik kadınlar köfte. Ateşin yanında çok eğlenceli bi yemek olmuştu. Ordan yürüyoruz bilmediğimiz bir yola, Kızılay'a gitmemiz lazım. Bir şekilde bi durak bulduk otobüs bekliyoruz şansımıza geldi. Ben dedim ki canlı müziğe gidelim hem müzik dinleriz hem eğleniriz. Bu arada hepsi çok iyi anlaştı çok eğleniyorduk. Tabi Ömer yakın bir zamanda Kübra'yla sevgili olduğu için ve aramızda ufak bir tartışma olduğundan biraz tedirgindi rahat değildi hissetmiştim. Konur sokakda Turuncu Cafe nin canlı müzik yerine gittik ve işte orda hayat başladı. Canlı müzik var ve bir Rock grubu sahnede. Biz Karabük'te saçma sapan bi gitar çalan çocuk çıkıp hep aynı şarkıları söyleyip en sona "Ankara'nın Bağları, Şişeler" i bağladığı için canlı müzik anlayışımız değişmişti. Ben bu rock grubu görünce çok mutlu oldum neyse masa falan ayarladık içecekleri söyledik. Daha girer girmez eğlenmeye başladık zaten. Ufak bir korku yaşadım babam aradı kredi kartı yanımda kalmıştı ve kredi borcu yatacaktı, erken gelin mesajı verdi. Tadım kaçmıştı. Sonra bi şekilde hallettik ve eğlenceye devam. Şarkılar söylüyoruz muhabbet sohbet derken çok eğlenceli anlar yaşadım. Hala gözümün önünde Cem Karaca'nın Tamirci Çırağı parçasının "İşçisin Sen, İşçi Kal" kısmını Hicret'le aynı anda söylediğimizi. Buket Hicret'e benim hakkımda aslında güzel şeyler söyleyip ama bana sanki kötü şeyler söylüyorum havası vermesi falan çok güzel anlar yaşadıydım. Çok eğlenmiştim. Çünkü eğlenmemin sebeplerinden birisi de Ramazan gerçekten çok eğlenmişti belli oluyordu. Bu sefer geldiğine pişman değildi çocuk.
Merdivenlerden inerken Hicret'i sırtıma alacaktım bana güvenmedi güçsüzüm sandı ama kafama koydum bir dahaki sefere sırtlayacam inecem. Gösterecem ne kadar güçlü olduğumu.
İşte unutamadığım, en çok eğlendiğim günlerden birisi de böyleydi. O gün mutluluğumda yanımda olmasını istediğim birkaç dostum eksikti ama belki birgün yine hepsi bir arada eğleniriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder